Bismillahirrahmanirrahim 

“Allah, kendi yolunda savaşarak ölen ve öldürülen mü’minlerin; canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da gerçek olan bir söz vermedir. Allah’tan daha iyi sözünde duran kim olabilir? O halde, O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte büyük başarı budur.” 

Tevbe suresi 111. Ayet                


Daru’l-Fünun Eğitim ve Dayanışma Vakfı bu ayeti kerimenin ışığında bütün dünya’ya İslamı yaymak ve hâkim kılmak için yola çıktı. Bu aynı zamanda erdemli her Müslüman’ında asli görevidir. Bu bağlamda yurt içinde ve yurt dışında birçok eğitim merkezi açmış ve sosyal dayanışma faaliyetlerini gerçekleştirmiştir. Bu faaliyetler gece gündüz demeden artarak devam etmektedir. Maksadımız hiçbir menfaat beklemeden Rabbimizin rızası ve İslam’ın yeryüzüne hâkimiyetidir.                

Bu mücadeleyi verirken bu davanın erlerine muhabbetle sarılıp kardeşlik hukukuna sonuna kadar riayet etmek hayati önem taşır. Eğer mesele İslam ve iman davası ise bütün Müslümanların birbirlerini sevmesi ve desteklemesi imanın gereğidir. Müslüman’ın anlayışı zerre kadar Allah’ın davasına katkısı olan herkesi desteklemek değil midir? Müslüman olaylara Allah’ın nazarıyla bakandır. Allah’ın rızasına uyanı sever ve destekler. Rızasına aykırı olanı sevmez ve desteklemez. Müslüman Allah rızası için sever, Allah rızası için buğz eder. Fakat Allah rızasına aykırılık yoksa buğz ve nefret caiz değildir. Öyleyse bir Müslüman sevmem, desteklemem, desteklenmesini istemem diyor ve bunun gerekçesini Allah’ın kitabına, Rasûlullâh’ın sünnetine aykırılık olarak açıklayamıyorsa, bunu ne şekilde izah etmek mümkündür? Müslüman’ın yegane ölçüsü kitap ve sünnettir.                

Peki, biz kimiz? Nakşibendî-Halidi Mahmut Efendi hazretlerinin talebeleriyiz. Kendileri uzun yıllar İstanbul – Fatih’te bulunan, İsmail ağa caminde imam hatip olarak görev yaptığı için talebeleri kamuoyunda İsmail ağa cemaati olarak bilinir. Bu itibarla bizler vakfımızı takdim ederken İsmail ağa cemaatinden demenin hiçbir mahzuru olmasa gerektir. Üstadımızın kendi himayelerinde vatan ve millete hizmet için nice vakıf ve dernekler kurulmuştur. Bu vakıflardan bir tanesi de Daru’l-Fünun Eğitim ve Dayanışma Vakfı’dır. Vakıf olarak bu uğurda faaliyet gösteren bütün kurumları ve kardeşlerimizi canı gönülden maddi-manevi destekliyor, desteklenmesini tavsiye ediyor ve onlarla iftihar ediyoruz. Bu anlayış aynı zamanda her Müslüman’ın imanının gereğidir.                

Daru’l-Fünun Eğitim ve Dayanışma Vakfı mahkeme kararıyla kurulmuş ve devlet nezdinde sorumlulukları olan bir kurumdur. Bütün faaliyetleri vakıflar genel müdürlüğü tarafından sürekli denetlenmektedir. Bunun haricinde vakfın üzerinde denetleme salâhiyetine haiz hiçbir kişi ve kurum bulunmamaktadır. Bulunması da yasal olarak mümkün değildir.                

Bazı kardeşlerimizin yüce değerlerimizi dikkate almadan vakfımız hakkında bazı değerlendirmeleri olmuştur. Bu açıklamaların Kur’an ve Sünnet referans alınmadan yapıldığı gayet açıktır. Ne maksatla söylendiğini anlamak ise mümkün değildir. 

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; bölünüp parçalanmayın.” 

Ali İmran  suresi 103. ayeti celile-i cemilesi yegane düsturumuzdur. 

DARU’L-FÜNUN EĞİTİM VE DAYANIŞMA VAKFI